Onun epeyce rekoru var.
- He has quite a few records.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
- It didn't work out quite like I intended it to.
Ne yapacağımdan pek emin değilim.
- I'm not quite sure what to do.
Oldukça büyük bir numara.
- It is quite a big number.
Oğlun şimdiye kadar oldukça uzun olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı.
- Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.
- This TV program is really quite interesting.
Ben, gerçekten ödeme için hazırım.
- I am quite ready for payment.
Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
- I don't quite understand what you are saying.
O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.
- They bought quite a few books.
Bir hayli öğrenci bugün yok.
- Quite a few students are absent today.