It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Men and women made huge amounts of money overnight.
- Erkekler ve kadınlar bir gecede büyük miktarlarda para yaptı.
The councilor tabled a number of controversial motions.
- Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.
Japan exports a great number of cars to foreign countries.
- Japonya yabancı ülkelere büyük miktarda araba ihraç eder.
We import a large quantity of food.
- Büyük miktarda gıda ithalatı yaparız.
I prefer quality to quantity.
- Kaliteyi miktara tercih ederim.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
- Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
I can get you a deal.
- Sana bir miktar alabilirim.
The project requires a great deal of money.
- Proje büyük miktarda para gerektiriyor.
A human body consists of a countless number of cells.
- Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.
I accept what you say to some extent.
- Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
Japan used to trade silk in large quantities.
- Japonya büyük miktarda ipek ticareti yapardı.
Daffodils contain a toxic alkaloid that may even be lethal when ingested in high quantities.
- Fulyalar, yüksek miktarlarda yutulduğu zaman öldürücü bile olabilen zehirli bir alkali madde içerir.
Bananas are slightly radioactive due to their potassium content.
- Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.
Australia exports a lot of wool.
- Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
Tom taught Mary a lot of useful French.
- Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
- Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
You get paid in proportion to the amount of the work you do.
- Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.
He demanded a large sum of money from me.
- O, benden büyük miktarda para talep etti.
Five thousand dollars is a large sum of money.
- Beş bin dolar büyük miktarda paradır.
The river carries a huge volume of water.
- Nehir çok büyük miktarda su taşır.