Definition of meslekten in Turkish English dictionary
- regular
- by trade
- meslek
- {i} profession
He is a doctor by profession.
- O, meslek olarak bir doktordur.
He is a lawyer by profession.
- O, meslek olarak bir avukattır.
- meslek
- (Biyoloji) occupation
Don't discriminate against people based on nationality, gender, or occupation.
- İnsanlara milliyet, cinsiyet veya meslek temelinde ayrımcılık yapmayın.
- meslekten olmayanlar
- laity
- meslekten olmayan
- layperson
- meslekten olmayan
- laymen
- meslekten olmayan kimse
- laymen
- meslekten ihraç
- (Kanun) dismissing from profession
- meslekten kişiler
- the profession
- meslekten konsolosluk memurları
- (Hukuk) career consular officers
- meslekten menetmek
- defrock
- meslekten olan asker
- regular
- meslekten olmayan
- layman
- meslekten olmayan hakim
- lay judge
- meslekten olmayan kadın
- laywoman
- meslekten olmayan kadın
- laywomen
- meslekten olmayan kimse
- layman
- meslekten yetişme
- professional
- meslekten yetişme
- (someone) who's learned his occupation by doing it (rather than learning it through academic training)
- meslekten yetişme kimse
- professional
- meslekten yetişme memur
- (Ticaret) career employee
- meslek
- {i} job
What is your dream job?
- Hayalindeki meslek nedir?
One should not confuse education with job training.
- Biri eğitimle mesleki eğitimi karıştırmamalı.
- meslek
- {i} trade
Some electricians learn their trade within an apprenticeship system instead of going to college.
- Bazı elektrikçiler üniversiteye gitme yerine çıraklık sistemi içinde mesleklerini öğrenirler.
Jack of all trades, and master of none.
- Bütün meslekleri bilir ama hiçbirinin ustası değil.
- meslek
- {i} shop
- meslek
- {i} game
- meslek
- walk of life
- meslek
- lifework
- meslek
- vocation
She goes to vocational school.
- O, meslek okuluna gidiyor.
I am at vocational school.
- Ben meslek okulundayım.
- meslek
- line of business
- meslek
- line
- meslek
- {i} calling
- meslek
- (a learned) profession
- meslek
- doctrine
- meslek
- metier
- meslek
- avocation
- meslek
- trade, craft
- meslek
- racket
- meslek
- phil. system
- meslek
- path
- meslek
- school (of thought), école
- meslek
- occupation, line of work
- meslek
- ism
- meslek
- profession, occupation, job; career; trade
- meslek
- career
He wanted to make singing a career.
- Şarkı söylemeyi bir meslek yapmak istedi.
My parents don't approve of my career choice.
- Ebeveynlerim meslek seçimimi onaylamıyor.
- meslek
- trend, movement
- meslek
- professional
His professional career was bankrupt.
- Mesleki kariyeri mahvoldu.
Do you have professional experience?
- Mesleki deneyimin var mı?
- meslek
- (Hukuk) (yüksek öğrenim gerektiren iş) profession, vocation
- meslek
- lay
- meslek
- vocational
She goes to vocational school.
- O, meslek okuluna gidiyor.
I am at vocational school.
- Ben meslek okulundayım.