That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
I leave the matter to your judgement.
- Meseleyi senin yargına bırakıyorum.
This is the problem we should work on first.
- Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
We're going to discuss the problem tomorrow.
- Meseleyi yarın tartışacağız.
The real issue is how to prevent the disease.
- Gerçek mesele hastalığın nasıl önleneceğidir.
Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
This whole affair is giving me a headache.
- Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
I am not concerned with the affair.
- Ben mesele ile ilgili değilim.
It was clear that she was not concerned with the matter.
- Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
I am not concerned with the affair.
- Ben mesele ile ilgili değilim.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you.
- Lütfen bu meselenin neden olduğu sorun için özürlerimizi kabul edin.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
That's really not the point, is it?
- Mesele gerçekten o değil, değil mi?
I think you're missing the point.
- Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsunuz.
The question was discussed in detail.
- Mesele derinlemesine tartışıldı.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.