You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya meselesidir.
Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Do you think she has nothing to do with the affair?
- Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
I am not concerned with the affair.
- Ben mesele ile ilgili değilim.
This matter doesn't concern you.
- Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
It was clear that she was not concerned with the matter.
- Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you.
- Lütfen bu meselenin neden olduğu sorun için özürlerimizi kabul edin.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
I think you're missing the point.
- Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsun.
That's not really the point.
- O gerçekten mesele değil.
What we should do next is the question.
- Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.