İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.
- Don't look down on him merely because he is poor.
O, onu sadece bir şaka olarak söyledi.
- He said it merely as a joke.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Onlar adeta farklılar.
- They are merely different.
O sadece bir gerçeği ifade ediyordu.
- She was merely stating a fact.
Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.
- Don't look down on him merely because he is poor.
Tarih sadece kendini tekrarlıyor.
- History is merely repeating itself.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece tamamen bir peluşum.
- I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
- The mere sight of a dog made her afraid.
Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece tamamen bir peluşum.
- I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
Sadece çay nasıl alınır?
- How to merely get tea?
Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.
- We're not gods, but mere men.
The Troian Brute did first that Citie found, / And Hygate made the meare thereof by West, / And Ouert gate by North: that is the bound / Toward the land; two riuers bound the rest.
I saved a mere 10 pounds this week.
Lok got to his feet and wandered along by the marshes towards the mere where Fa had disappeared.
If every man might have what he would we should have another chaos in an instant, a meer confusion.
Now that fire do's not alwayes barely separate the Elementary parts, but sometimes at least alter also the Ingredients of Bodies.
... This is a problem that can't be overcome merely by escrowing the code of important embedded ...
... was a prior signs to economics that actually economics was merely ...