Tom looked at it curiously.
- Tom ona merakla baktı.
The townspeople looked curiously at me.
- Kasaba halkı merakla bana baktı.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
Curiosity killed the cat.
- Fazla merak iyi değildir.
Don't worry. It's OK.
- Merak etmeyin. Tamam.
Don't worry. You can confide in me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
Ania is interested in computers.
- Ania bilgisayarlara meraklıdır.
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
Tom wonders if it's true.
- Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
I am fond of Australian food.
- Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
I have no special talents. I am only passionately curious.
- Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
She wondered how his lips would taste.
- O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
This popcorn tastes stale. I wonder when it was popped.
- Bu patlamış mısırların tadı bayat. Ne zaman yapıldıklarını merak ediyorum.
Fadil became interested in Islam.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.
I am curious about Japanese culture.
- Japon kültürünü merak ediyorum.
Tom is a model railroad hobbyist.
- Tom model demiryolu meraklısı.
Tom calls himself a hobbyist.
- Tom kendine meraklı diyor.
I wonder if you have ever really cared for me.
- Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
I wonder if Tom and I can take care of ourselves.
- Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.