merak

listen to the pronunciation of merak
Turkish - English
worry

Don't worry. They will be supervised. - Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.

Don't worry. This won't happen again. - Merak etme. Bu bir daha olmayacak.

curiosity

Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity. - Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.

He has always had a great curiosity about the world. - Onun her zaman, dünya hakkında büyük bir merakı oldu.

wonder

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

He will be wondering what we are doing. - Ne yaptığımızı merak ediyor olacak.

great interest
keenness
maggot
fond

I am fond of Australian food. - Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.

My sister is fond of music. - Kız kardeşim müziğe meraklıdır.

foible
passion

I have no special talents. I am only passionately curious. - Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.

(Argo) kick
fuss
espial
mania
relish
taste

She wondered how his lips would taste. - O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.

She wondered what his lips would taste like. - O, onun dudaklarının nasıl tad alacağını merak ediyordu?

conceive
sensation
interest

Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer. - Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

hobby

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

fad

Fadil became interested in Islam. - Fadıl, İslam'a merak sardı.

great interest in, great liking for; passion for (something)
disquiet
concern

Your friends are really concerned about your health. - Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.

anxiety, worry
wonderment
whim
disquietude
being particular or fastidious about
care

I wonder if you have ever really cared for me. - Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.

I wonder if Tom and I can take care of ourselves. - Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.

curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
bug
fancy

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

avocation
anxiety
crotchet
solicitude
cult

I am curious about Japanese culture. - Japon kültürünü merak ediyorum.

inquietude
wondered about
be wondering
missile
merak etmek
wonder

Tom can't help wondering whether he would have been better off if he had gone to college. - Tom üniversiteye gitseydi daha varlıklı olup olmayacağını merak etmekten kendini alamıyor.

To be surprised, to wonder, is to begin to understand. - Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.

merak etmek
worry
Merak etme
Don't worry!

Don't worry. This won't happen again. - Merak etme. Bu bir daha olmayacak.

Don't worry. They will be supervised. - Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.

merak içinde
anxious
merak etmek
wonder about
merak uyandıran
suspenseful
merak ederek
wonderingly
merak ederek
wondering
merak etme
wondering

I can't help wondering about what Tom might be doing. - Tom'un ne yapıyor olabileceğini merak etmemek elimde değil.

I still can't help wondering what happened to Tom. - Hala Tom'a ne olduğunu merak etmekten kendimi alamıyorum.

merak etme
wonderment
merak etmek
anxious about
merak etmek
fascinate
merak etmek
worry about
merak etmek
become anxious
merak etmek
get anxious
merak etmek
be concerned about
merak etmek
feel troubled
merak etmek
curious about
merak etmek
be curious about
merak etmek
be solicitous
merak etmek
be troubled
merak etmek
be anxious about
merak içinde bırakmak
worry
merak içinde olan
worried
merak konusu
riddle
merak konusu
enigma
merak konusu
puzzler
merak konusu
mystery
merak konusu
puzzlement
merak konusu
problem
merak konusu
conundrum
merak sarmak
take something up
merak sarmak
take up
merak uyandıran
engaging
merak uyandıran
gripping
merak uyandıran
absorbing
merak uyandıran
compelling
merak uyandıran
intriguing
merak uyandıran
challenging
merak ettim
i was wondering
merak duymama
incuriosity
merak etme
no fear
merak etme seni yemez
(deyim) not eat you
merak etme!
(Konuşma Dili) Don't worry!
merak etmek
care
merak etmek
be anxious
merak etmek
a) to wonder b) to be curious about c) to be anxious about, to worry
merak etmek
be curious
merak etmek
1. to be curious (about). 2. to be anxious (about)
merak etmemek
be uninterested in
merak etmememe
incuriosity
merak etmeyerek
incuriously
merak etmezlik
incuriosity
merak ettim de
i was curious
merak ettim de
i just wondered
merak ettim de
i was wondering
merak getirmek
to suffer from melancholia
merak içinde
suspenseful
merak içinde olmak
to worry (about)
merak olmak
to become the object of (someone's) curiosity or interest
merak salmak
be into
merak sarmak
become interested in
merak sarmak
have a passion for
merak sarmak
to develop a passion, to take sth up
merak sarmak/sardırmak
to develop a great interest in; to develop a passion for
merak uyandırma durumu
piquantness
merak uyandırmak
pique
merak uyandırmak
make a sensation
merak uyandırıcı
intriguing

You'll find this intriguing. - Bunu merak uyandırıcı bulacaksın.

I find Tom intriguing. - Tom'u merak uyandırıcı buluyorum.

merak uyandırıcı
evocatory
merak uyandırıcı
piquant
merak etmek
concerned
beni merak etme
don't worry about me
geçici merak
fad
marazi (düşünce/merak)
morbid
uyandırmak (merak)
provoke
merak etmek
fever
merak etmek
bother
Turkish - Turkish
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek: "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım."- H. Taner
(Osmanlı Dönemi) Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.(... Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir. L.)
(Osmanlı Dönemi) Dalgınlık. Kara sevdâ
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır."- R. N. Güntekin
Kaygı, tasa
Düşkünlük, heves
öğrenme isteği
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
(Osmanlı Dönemi) BESS
merak etmek
Kaygılanmak
merak etmek
Anlamak veya öğrenmek istemek
merak olmak
Anlamak veya öğrenmek istemek
bir şeyi merak etmek
Anlamak veya öğrenmek istemek
bir şeyi merak etmek
Kaygılanmak
kırk merak
Çok meraklı, her şeyi anlamak isteyen
merak
Favorites