İnsanlar sevilmek istiyor.
- Die Menschen möchten geliebt werden.
Yaşlı insanlara saygı göstermeliyiz.
- Wir sollten alten Menschen Respekt zeigen.
Kadar iki kişinin birbirini aramadan bulmasıdır.
- Schicksal ist, wenn zwei Menschen sich finden, die sich nie gesucht haben.
Tom, Fransa'da bir Çin lokantasında İngiliz borusu ile İspanyol halk melodisi çaldı.
- Tom played a Spanish folk tune on his English horn at a Chinese restaurant in France.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
O, okullarda kullanım için bir Japon folklor antolojisi derledi.
- He compiled a Japanese folklore anthology for use in schools.
Afrika folklorü çok ilginçtir.
- African folklore is very interesting.
Ben hemen döneceğim, millet.
- I'll be right back, folks.
Burada görülecek hiçbir şey yok, millet. Devam edin.
- Nothing to see here, folks. Move along.
Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.
- It was a pleasure working with you folks.
Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.
- In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
Halk müziğiyle çok ilgileniyorum.
- I'm very interested in folk music.
Halk müziğinden hoşlanırdım.
- I used to like folk music.
O onların duyarlı varlıklar olmadıklarını düşünüyor.
- He thinks that they are not sentient beings.
Bu şanslı varlıklardan biri Hans'tı.
- One of these lucky beings was Hans.
It's presumptuous for humans to assume that our task is to do what only God can do.
- Es ist anmaßend von Menschen, anzunehmen, dass unsere Aufgabe ist, zu tun, was nur Gott tun kann.
A cat is a miniature lion that loves mice, hates dogs and tolerates humans.
- Die Katze ist ein Miniaturlöwe, der Mäuse mag, Hunde nicht leiden kann und den Menschen toleriert.