She's hard to please.
- Onu memnun etmek zor.
He is hard to please.
- Onu memnun etmek zordur.
He's impossible to satisfy.
- Onu memnun etmek imkansızdır.
Some doctors will say anything to satisfy their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek bir şey diyecektir.
In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen bu yolculuk beni çok memnun etti, genel olarak.
I pleased you, right?
- Seni memnun ettim, değil mi?