Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
- It was awesome to meet you in real life!
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Bir veda toplantısı, Bay Jones'un şerefinde düzenlendi.
- A farewell meeting was held in honor of Mr Jones.
Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- The meeting was canceled because of the rain.
Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
- I felt as if he shrank from meeting me.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
Seninle görüşmeyi iple çekiyorum.
- I've been looking forward to meeting you, Tom.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet with my father.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
Tom mitinge katılmak için Mary'ye ihtiyaç olduğunu düşünmez.
- Tom doesn't think there is any need for Mary to attend the meeting.
Tom gelinceye kadar mitinge başlamayacağız.
- We won't start the meeting until Tom comes.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Onunla görüşmek için oraya gittim.
- I went there to meet him.
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Burada seninle buluşmayı asla hayal etmedim.
- Never did I dream of meeting you here.
Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Şirketimizin ilk önceliği, müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktır.
- Our company's first priority is meeting our customers' needs.
Onu karşılamak amacıyla oraya gittim.
- I went there for the purpose of meeting him.
Atletizm yarışması yıllık bir etkinliktir.
- The athletic meet is an annual event.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The athletic meet was put off until next week.
Michael geçim yapmak için zor bir süreç geçirdi.
- Michael had a hard time making ends meet.
Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- We're about to have a meeting.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
- Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
- We could meet downtown. Would that be convenient for you?
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
- I felt as if he shrank from meeting me.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Biz şirketimizin atletizm karşılamasına katıldık.
- We participated in the athletic meet of our company.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
Bir dahaki sefere bir buluşma yeri kararlaştıracağız.
- Next time we'll agree on a meeting place.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
Tom is in a meeting right now.
- Tom's in a meeting right now.
I hear that you'll have a meeting today.
- I hear that you have a meeting today.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
They came together in a chance meeting on the way home from work.
We need to have a meeting about that soon.
Earthquakes occur at the meeting of tectonic plates.
What has the meeting decided.
... uh... and in the house behalf of to this meeting ...
... about meeting somebody instead of the rich man's phone call it becomes ...