Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
- It was awesome to meet you in real life!
Seninle burada karşılaşmak ne şans.
- How lucky to meet you here.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet my father.
Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.
- Rain or shine, I will come to meet you at the station.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
O seninle tanışmak istiyor.
- He wants to meet you.
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- Tom is the one I want to meet.
Tom neredeyse Mary ile görüşmek için buluşmadı.
- Tom almost didn't get to meet Mary.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The athletic meet was put off until next week.
Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- We're about to have a meeting.
Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
- In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
- We could meet downtown. Would that be convenient for you?
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Ben sizinle karşılamaya can atıyorum.
- I've been anxious to meet you.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
... It's not a end all, be all, but it helps folks meet ...
... Nice to meet you. ...