O, benim için iyi bir eştir.
- He is a good match for me.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
Tom bir ateşi kibritsiz olarak nasıl başlatacağını bilen tek kişiydi.
- Tom was the only one who knew how to start a fire without matches.
Tom tüm kibriti tüketti bu yüzden ateşi yakamadı.
- Tom ran out of matches so he couldn't light the fire.
Manchester United maçı 4-2 yendi.
- Manchester United won the match, four to two.
Final maçındaki tek gol Andrés Iniesta tarafından atıldı.
- The only goal of the final match was scored by Andrés Iniesta.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
O benim için denk değil.
- She is no match for me.
John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
- John represented his class in the swimming match.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Elbiseyle eşleşen ayakkabıları seçti.
- She picked out the shoes that match the dress.
Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.
- Tom and Mary bought matching shirts.
Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
- We shall never see her match.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Halılar perdeler için iyi bir eşleşmedir.
- The rugs are a good match for the curtains.
Dan'ın hikaye versiyonu kanıtla eşleşmedi.
- Dan's version of the story didn't match the evidence.
Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
- It's always disappointing when you lose a match on penalties.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
O, yeni elbisesi ile uyması için yeni bir şapka seçti.
- She selected a hat to match her new dress.
Onunkine uyması için planını değiştirdi.
- She changed her schedule to match his.
Yangın çocukların kibritlerle oynamasından kaynaklandı.
- The fire was brought about by children's playing with matches.
Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
- Tom knows better than to play with matches.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Mary mini etekle uyumlu pembe bir bluz giyiyordu.
- Mary was wearing a pink blouse with matching miniskirt.
Televizyonda boks maçı gördüm.
- I saw the boxing match on television.
Parmak izleri Sami'ninkilerle eşleşti.
- The fingerprints matched Sami's.
O bana bir kravat verdi, zevkimle tamamen eşleşiyordu.
- She gave me a necktie, which entirely matched my taste.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.
- The police found a truck matching that description.
Kız kardeşler uygun elbiseler giyiyordu.
- The sisters wore matching dresses.
Tom ve Mary her zaman uygun giysiler giyerler.
- Tom and Mary always wear matching clothes.
He struck a match and lit his cigarette.
He knew he had met his match.
My local team are playing in a match against their arch-rivals today.
She matched him at every turn: anything he could do, she could do as well or better.
They found out about his color-blindness when he couldn't match socks properly.
He made it to matchpoint three times and still lost, but you can't come much closer than that.
He is a hatch, match and despatch Catholic .
It was not his matchless talent that exalted Koufax beyond his greatest contemporaries so much as it was his knowledge that character was not connected to talent.
In this comedy, a matchmaker has a matchless daughter. Try as he might, he cannot seem to find anyone for her.
She became very good at mixing and matching skirts, blouses, and accessories to extend her fashion budget.
The Red Sox having lost the opener and won the second game proceeded into the rubber match against the Yankees.
It started raining on their picnic and they had to move the whole shooting match inside.
... YOU KNOW, WE CAN HAVE THE MATCH RIGHT HERE IN THE DOJO. ...
... it can update the 3D scene in real time to match his perspective. ...