Para iyi bir hizmetkar, ancak kötü bir ustadır.
- Money is a good servant, but a bad master.
Düşünce alanında, saçmalık ve sapkınlık dünyanın ustaları olarak kalır, ve onların hakimiyeti ancak kısa süreler için askıya alınır.
- In the sphere of thought, absurdity and perversity remain the masters of the world, and their dominion is suspended only for brief periods.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
Her insan kendi evinin efendisidir.
- Every man is master in his own house.
1696'da Newton darphane müdürü oldu. 1699'da darphane öğretmeni oldu.
- Newton became Warden of the Royal Mint in 1696. He became Master of the Royal Mint in 1699.
Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
- It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
İngilizceyi öğrenmek zordur.
- It's hard to master English.
İngilizce öğrenmek kolay değildir.
- It is not easy to master English.
Kendi kaderinin kaptanısın.
- You are the master of your own destiny.
Ben kaderimin efendisiyim; Ruhumun kaptanıyım.
- I am the master of my fate; I am the captain of my soul.
İngilizceye hakim olmak zordur.
- To master English is difficult.
İngilizceye hakim olmak zordur.
- To master English is hard.
Birkaç Zen üstadıyla birlikte yaşadım, hepsi de kediydi.
- I have lived with several Zen masters, all of them cats.
O, hukuk alanında üstad derecesi aldı.
- He got a master's degree in law.
Yabancı bir dilde uzmanlaşmak yıllar alır.
- It takes years to master a foreign language.
Yabancı bir dilde uzmanlaşmak zordur.
- It's difficult to master a foreign language.
1696'da Newton darphane müdürü oldu. 1699'da darphane öğretmeni oldu.
- Newton became Warden of the Royal Mint in 1696. He became Master of the Royal Mint in 1699.
Dan, Linda'nın cinayetin beyni olduğunu düşünüyor.
- Dan thinks that Linda was the mastermind of the murder.
Tom hiçbir zaman duruma hakim değildi.
- Tom was master of the situation in no time.
Eğer gayret etmezse, hiç kimse İngilizceye hakim olamaz.
- No one can master English if he doesn't make effort.
İsveççeyi tam öğrenmek istiyorum.
- I want to master Swedish.
Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
- Masterpieces are only successful attempts.
Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
- “The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
Üstat, Atinalıları hatırla.
- Master, remember the Athenians.
Master derecesini üç yıl önce aldı.
- She got her master's degree three years ago.
Üç yıl önce bir master derecesi aldı.
- She got a master's degree three years ago.
O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
- He has a master's degree in mathematics.
Köpeklerin efendileri var. Kediler kadroya sahip.
- Dogs have masters. Cats have staff.
Tom yüksek lisansını üç yıl önce aldı.
- Tom got his master's degree three years ago.
Makine mühendisliğinde yüksek lisans derecem var.
- I have a master's degree in mechanical engineering.
Lütfen ana anahtarı getir.
- Please bring the master key.
Bizim bir ana planımız vardı.
- We had a master plan.
Tom ana şalteri kapattı.
- Tom has turned off the master switch.
Babam bir yapı ustasıdır.
- My father is a master builder.
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
I'm terribly sorry, Master Luke, apologized the droid.
The case was tried by a master, who concluded that the plaintiffs were the equitable owners of the property.
The band couldn't find the master, so they re-recorded their tracks.
She has a master in psychology.
He is a master of marine biology.
... We mastered stone and fire. ...