Tom marjinal insanlardan korkuyor.
- Tom is afraid of marginalized people.
Tom marjinal insanlara zorbalık yapıyor.
- Tom bullies marginalized people.
O yorumlarını kompozisyonun kenar boşluğuna yazdı.
- He wrote his comments in the margin of the composition.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Dağıtıcılar olağanüstü bir pay istiyorlar.
- The distributors are asking for an exceptional margin.
İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
- There is only a marginal difference between the two.
Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
- This car dealership has very thin profit margins.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.
- This product brought us a large margin.
Siyasi parti ilk anketlerde yüzde beş sınırını geçti.
- The political party crossed the margin of five percent in the first polls.
On dakikalık bir toleransa izin verdim.
- I allowed a margin of ten minutes.
Tom dünyanın marjinal insanlar olmadan çok daha rahat olacağını söyledi.
- Tom thinks the world would be much more convenient without marginalized people.
İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
- There is only a marginal difference between the two.
violence against marginal groups.
He farmed his marginal land with difficulty.
The marginal area at the edge of the salt-marsh has its own plants.
In Bristol West, Labour had a majority of only 1,000 so is highly marginal this time.
His writing ability was marginal at best.
There were more marginal notes than text.
Monmouthshire is a Welsh county marginal to England.
The lobule margins, furthermore, are arched away from the lobe, with the consequence that (when fully inflated) the abaxial leaf surface forms the interior lining of the lobule.