The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
You will think it just that I should do so.
- Öyle yapmamın makul olduğunu düşüneceksin.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
Moderate exercise is good for you.
- Makul egzersiz sizin için iyidir.
Moderate exercise is necessary to health.
- Makul egzersiz sağlık için gereklidir.
A skilled mechanic earns decent wages.
- Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır.
Tom has a decent salary.
- Tom'un makul bir maaşı vardır.
There was a modest rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
That's a fairly reasonable price.
- O oldukça makul bir fiyat.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
Your explanation sounds plausible, but it just doesn't hold water.
- Açıklama makul geliyor ama bu sadece tutarlı değil.
We paid a fair price for it.
- Bunu için makul bir fiyat ödedik.
That's a fairly reasonable price.
- O oldukça makul bir fiyat.
This is a sensible approach.
- Bu makul bir yaklaşımdır.
I'll give you anything you want within reason.
- Makul düzeyde istediğin bir şeyi sana vereceğim.
I see no other possible explanation.
- Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.
There's only one possible explanation.
- Bunun tek bir makul açıklaması var.