O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
O, konuşmalar yapmada mükemmeldir.
- She is excellent at making speeches.
Özensiz görünmeye çalışmıyorum asla, ama itiraf etmeliyim ki, istemeden yaptığım yazım hatalarıyla adım çıkmıştır.
- I don't ever try to be sloppy. But I have to admit, I'm notorious for making unintentional typos.
Onunla alay etmemek elimde değil.
- I can't help making fun of him.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi.
- That old man had been making moonshine for fifty years.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak viski imal etmekteydi.
- The old man had been making white lightning for 50 years.
Odun, kağıt üretimi için bir hammaddedir.
- Wood is the raw material for making paper.
Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
- I'm not quite sure what to make of this.
Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
- Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid of making mistakes.
Hata yapmaktan korkuyor.
- He is afraid of making mistakes.
Yeni yasa on iki aydır yapım aşamasındaydı.
- The new law was twelve months in the making.
Film yapımı heyecan verici bir iştir.
- Movie making is an exciting job.
Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
- My mother gave me a pair of gloves of her own making.
... He wanted to film some of the making of process of what ...