make whole, perfect; finish

listen to the pronunciation of make whole, perfect; finish
English - Turkish

Definition of make whole, perfect; finish in English Turkish dictionary

complete
{f} tamamlamak

En kısa sürede onu tamamlamak zorundayım. - I have to complete it as soon as possible.

Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar. - Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.

complete
{s} tam

Onun sözleri tamamen anlamsızdı. - Her words were completely meaningless.

Hepsi bununla tamamlandı. - All is completed with this.

complete
eksiksiz

Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir. - The procedure must be executed correctly and completely.

Eksiksiz bir şiir, bir duygunun düşünceyi ve düşüncenin kelimeleri bulduğu yerdir. - A complete poem is one where an emotion finds the thought and the thought finds the words.

complete
{f} doldurmak
complete
{f} yerine getirmek
complete
{f} tamamla: adj.tamam
complete
{s} tamamı

Numarayı tamamıyle unuttum. - I completely forgot the number.

Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu. - My uncle has completely recovered from his illness.

complete
tam olma hali
complete
completeness bütünlük
complete
bitev
complete
tam, bitirmek, tamamlamak tam
complete
katıksız
complete
tümlemek
complete
(Bilgisayar) tamamlandı

Aylar süren müzakerelerin ardından, barış antlaşması tamamlandı. - After months of negotiations, the peace treaty was completed.

Çalışma neredeyse tamamlandı. - The work has been almost completed.

complete
tamamlama

Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı. - He needed more time to complete the task.

Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın. - You should have completed it long ago.

complete
{s} tamamlanmış

Yeni köprü, marta kadar tamamlanmış olacak. - The new bridge will have been completed by March.

Ben gelmeden önce iş tamamlanmıştı. - The work had been completed before I arrived.

complete
(Bilgisayar) tamamlamak tam
complete
sonunu getirmek
complete
tekmillemek
complete
{s} iyice
English - English
{f} complete
make whole, perfect; finish
Favorites