Onun evde olup olmadığından emin olmalıyım.
- I must make sure whether he is at home or not.
Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
- One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.
Tom gazın kapalı olduğundan emin olmak için kontrol etti.
- Tom checked to make sure the gas was turned off.
Tom Mary'nin hâlâ uyuduğundan emin olmak için kontrol etti.
- Tom checked to make sure Mary was still sleeping.
Bu tür hataların gelecekte olmamasını sağlamak için elimden geleni yapacağım.
- I will do my best to ensure that such mistakes do not occur in future.
Tom bu tür bir şeyin tekrar olmamasını sağlamak için gücü dahilinde her şeyi yapacağını söyledi.
- Tom promised to do everything within his power to ensure that this kind of thing wouldn't happen again.
Ben zamandan emin olmak istiyorum.
- I'd like to make sure of the time.
Ondan önce, gerçekten emin olsak iyi olur.
- Before that, we had better make sure of the fact.
When you leave, make sure you lock the door behind you.
... And so what we've said is let's make sure that we've hired ...
... And the most important thing you can do is to make sure that, ...