The accident deprived them of their happiness.
- Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
The traffic accident deprived the young man of his sight.
- Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
The government deprived him of all his rights.
- Hükümet onu bütün haklarından mahrum etti.
They deprived me of my liberty.
- Onlar beni özgürlüğümden mahrum ettiler.