I'd like to see you if possible.
- Eğer mümkünse seni görmek istiyorum.
If possible, I'd like to go home now.
- Mümkünse, şimdi eve gitmek istiyorum.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
It is possible that he is telling a lie.
- Onun yalan söylüyor olması mümkündür.
His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Onun planı çok zor gibi görünüyordu, ama çok geçmeden önce mümkün olduğu anlaşıldı.
What you're suggesting doesn't seem feasible.
- Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.
Tom won't likely be able to cope with the situation.
- Tom'un durumun altından kalkabilmesi pek mümkün olmayacak.
It's not likely Tom will do what we ask.
- Tom'un istediğimizi yapması mümkün değil.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.