Do this work by tomorrow if possible.
- Mümkünse yarına kadar bu işi yap.
Come on Tuesday, if possible.
- Mümkünse, salı günü gel.
All of us want to live as long as possible.
- Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
What you're suggesting doesn't seem feasible.
- Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.
I think it's feasible. Should we try? We can always dream...
- Bence bu mümkün. Denemeli miyiz? Her zaman hayal kurabiliriz.
It's not likely but possible.
- Mümkün değil ama olası.
Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.