mükemmel

listen to the pronunciation of mükemmel
Turkish - English
perfect

The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities. - İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.

My sister has perfect vision. - Kız kardeşim mükemmel görüşe sahiptir.

excellent

He has excellent reflexes. - O, mükemmel reflekslere sahip.

Your excellent work puts me to shame. - Mükemmel işin beni utandırır.

{s} splendid
cool

Norwegian reggae is very cool. Simply excellent. - Norveç Reggae'si çok harika. Sadece mükemmel.

perfect, excellent, exquisite, glittering, superb, impeccable, faultless, prodigous, consummate, fabulous, terrific, smashing
accomplished
classy

I think it looks classy. - Sanırım bu mükemmel görünüyor.

dreamful
complete
nice
slap-up
quintessential
spiffing
(Konuşma Dili) like a charm
(deyim) far out
(Argo) kickass
(Argo) corker
ripping
(Argo) beaut

The human voice is the most beautiful of all wind instruments. - Nefesli enstrümanlar içinde en mükemmeli insan sesidir.

She is a woman of great beauty. - O, mükemmel güzelliğe sahip bir kadındır.

gilt
first-class
brilliant

Tom's idea is brilliant. - Tom'un fikri mükemmel.

His invention is brilliant! - Onun buluşu mükemmel!

doozy
(Konuşma Dili) in the front rank
scrumptious
solid

The American economy is in solid shape. - Amerikan ekonomisi mükemmel durumdadır.

sketchiness
(deyim) in mint condition
(Konuşma Dili) bully for you
all round
noble
no mean
out of this world

Prices here are out of this world. - Burada fiyatlar mükemmeldir.

distinguished

I think you'd look distinguished with a beard. - Bir sakalla mükemmel görüneceğini düşünüyorum.

parexcellence
divine
eximious
smooth

Her skin is perfectly smooth. - Onun cildi mükemmel bir şekilde yumuşak.

The telescope's mirror needs to be perfectly smooth. - Teleskobun aynasının mükemmel biçimde pürüzsüz olması gerek.

aureateaurated
point-device
(Argo) ripper
first-rate

It is no exaggeration to say that he is a first-rate writer. - Onun mükemmel bir yazar olduğunu söylemek abartı değildir.

wonderful

The appliance is wonderfully simple to operate. - Cihazı çalıştırmak mükemmelce basittir.

Linux Deepin is another wonderful Linux distribution. - Linux Deepin başka bir mükemmel Linux dağıtımıdır.

smashing
ideal

He's making it clear that he's an ideal husband. - O, mükemmel bir koca olduğunu açıklığa kavuşturuyor.

golden
(Argo) grouse
(Argo) keen
exquisite
slap up
immense
first

It is no exaggeration to say that he is a first-rate writer. - Onun mükemmel bir yazar olduğunu söylemek abartı değildir.

At first, he seemed like the perfect guy. - İlk başta mükemmel bir adam gibi görünüyordu.

masterly
sovereign
ethel
all-around
foolproof
(Konuşma Dili) like a dream
sharp
jolly good
unerring
distinguish

I think you'd look distinguished with a beard. - Bir sakalla mükemmel görüneceğini düşünüyorum.

sound

That sounds like an excellent idea. - Bu mükemmel bir fikir gibi görünüyor.

distingue
distinguishing
(Konuşma Dili) top hole
(Argo) ace
(deyim) a1
topping
spiffy
mükemmel bir şekilde
flawlessly
mükemmel şey
prime
mükemmel bir durumda
in the groove
mükemmel bir çözüm
masterstroke
mükemmel bir şekilde
wonderingly
mükemmel bir şekilde
gloriously
mükemmel cisim
(Matematik) perfect field
mükemmel donanımlı
well-appointed
mükemmel fikir
great idea
mükemmel gaz
(Otomotiv) ideal gas
mükemmel
good job
mükemmel olarak görmek
idealize
mükemmel atım
(Askeri) fixed round
mükemmel bir halde
dreamfully
mükemmel bir şekilde
perfectly

The bowl was perfectly round. - Kase mükemmel bir şekilde yuvarlaktı.

Tom speaks French perfectly. - Tom Fransızcayı mükemmel bir şekilde konuşur.

mükemmel bir şey
a bit of all right
mükemmel bir şey
a bit of all right argo
mükemmel biçimde
supremely
mükemmel dielektrik
perfect dielectric
mükemmel durum
perfect condition
mükemmel durumda
in the groove
mükemmel ezber
word perfect
mükemmel giyimli
panoplied
mükemmel hedefleme
(Ticaret) perfect targeting
mükemmel iletme gizliliği
perfect forward secrecy
mükemmel insan
(deyim) the bee's knees
mükemmel insan
(deyim) the cat's pyjamas
mükemmel karışım
perfect mixture
mükemmel kimse
hot stuff
mükemmel kimse
humdinger
mükemmel kimse veya şey
(Konuşma Dili) the cat's whiskers
mükemmel kuyu
perfect well
mükemmel küme
perfect set
mükemmel kıyafet
(tören vb.) panoply
mükemmel olarak
distinguishedly
mükemmel olmak
beat the band
mükemmel olmayan
unperfect
mükemmel sayı
perfect number
mükemmel tad
(Gıda) full flavor
mükemmel tad
(Gıda) full flavour
mükemmel veya ideal makine
perfect machine
mükemmel örnek
daisy
mükemmel şey
ideal
mükemmel şey
snorter
mükemmel şey
groove
mükemmel şey
dainty
küçük ama mükemmel
bijou
en mükemmel örnek
quintessence
en mükemmel şey
the last word in
kimse mükemmel değildir
nobody is perfect
daha mükemmel
dreamier
daha mükemmel
dandier
en mükemmel
dandiest
en mükemmel olanı
dreamiest
her sahada mükemmel olan
all-rounder
her sahada mükemmel olan
all-round
o mükemmel
That's perfect
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Tamam. Olgun. Noksansız. Eksiksiz. Kemal bulmuş. Kemale erdirilmiş. Çok iyi.(Mâlumdur ki, mevzun ve muntazam ve mükemmel ve güzel san'atlar, gayet güzel bir proğrama istinad eder. Mükemmel ve güzel bir proğram ise; mükemmel ve güzel bir ilme ve güzel bir zihne ve güzel bir kabiliyet-i ruhiyeye delâlet eder. Demek ruhun mânevi güzelliğidir ki, ilim vasıtası ile san'atında tezahür ediyor. S.)
(Osmanlı Dönemi) tamam, olgun, kemâl bulmuş, eksiksiz
Eksiksiz, kusursuz, tam yetkin
Eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin, şahane: "Sırtında İngiliz kumaşından karyağdılı mükemmel bir elbise."- R. H. Karay
(Hukuk) PERFEKT
oflas
alamat
mükemmel
Favorites