Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Şimdi çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better now.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Birsürü insan Tokyo'da yaşıyor.
- A lot of people live in Tokyo.
Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
Bu alanda çok trafiğimiz var.
- We have a lot of traffic in this area.
İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
- I visited a lot of different areas in England.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.
- All but three of the cars in the parking lot were white.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom had lots of fun at the party.
Parti çok eğlenceliydi.
- The party was a lot of fun.
Erken sabah karşılama masasında ilk kimin gideceğine karar vermek için kura çektik.
- We drew lots to decide who would go first at the early morning reception desk.
Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.
- I waste a lot of time daydreaming.
Köpek her gün bir sürü et yiyor.
- The dog eats a lot of meat every day.
Alman çoban köpeğimi terbiye etmek diğer köpeğimi terbiye etmekten çok daha az zamanımı aldı.
- It took me a lot less time to housebreak my German shepherd than it took to housebreak my other dog.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
Partide pek çok oyun oynadık.
- We played a lot of games at the party.
Bay Jackson'ın verdiği ödev miktarı ile ilgili öğrencilerden gelen birçok şikâyetler olmaktadır.
- There have been a lot of complaints from students about the amount of homework that Mr. Jackson gives.
O, çok miktarda para bağışladı.
- He kicked in a lot of money.
Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Bir çok öğrenci Bay Brown'a saygı duyuyor.
- A lot of students look up to Mr Brown.
Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... Now after I gave this talk at 28C3, I got a lot of feedback from various civil libertarians ...
... And it turns out that a lot of them are no longer necessary. ...