Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
- The police promised Tom that they would look for his daughter.
Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
- Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
- The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
Sıcak kum üzerindeki beş saatten sonra ufukta bir çöl serabı gibi görünen bir şey görmeye başladı.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
Bunun gibi görünen bir intiharı hiç görmedik.
- We have never seen a suicide that looked like this.
He spent his life looking for the truth.
... be reproduced, we've looked for it. Some people think that maybe a fifth force may ...
... so we've tried. We've looked for a gravitational force of some sort that acts not over stars ...