Bir iş aramak için New York'a geldi.
- He came to New York in order to look for a job.
Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
- Let's split up and look for Tom.
Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
- The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
Tom öyle görünen bir ceketi asla giymezdi.
- Tom would never wear a coat that looked like that.
Bunun gibi görünen bir intiharı hiç görmedik.
- We have never seen a suicide that looked like this.
He spent his life looking for the truth.
... be reproduced, we've looked for it. Some people think that maybe a fifth force may ...
... so we've tried. We've looked for a gravitational force of some sort that acts not over stars ...