Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
- The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
İnsanlar tuhaf görünen kadınların cadılar olduğunu düşünürlerdi.
- People used to think that women who looked odd were witches.
Aptal görünen tek kişi ben değildim.
- I wasn't the only one who looked stupid.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Diğerlerini görünüşleriyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge others on how they look.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
- Tom doesn't like the way John looks at Mary.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
Ben uzun bir zamandır yeni bir iş aramaktayım.
- I've been looking for a new job for a long time.
Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
- Mary has been looking for a guy like Tom.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
Daha olgun görünmek için sakal uzattı.
- He grew a beard to look more mature.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Seni görmek için can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... And I started looking around and I looked over and we had a ...
... my analysis; that's the analysis of economists who have looked at this. And ' and that ...