Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
Bir iş aramak için New York'a geldi.
- He came to New York in order to look for a job.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Niçin Tom'u aramıyorsun?
- Why don't you look for Tom?
Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
- Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.
- We always look forward to Tom's annual visit.
Tom bana sabırsızlıkla beklediği bir şeyi olmadığını söyledi.
- Tom told me he had nothing to look forward to.
He spent his life looking for the truth.
I enjoyed his writing very much, and I look forward to meeting him in person.