Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Niçin Tom'u aramıyorsun?
- Why don't you look for Tom?
Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
- Let's split up and look for Tom.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?
- May we look forward to receiving your order?
He spent his life looking for the truth.
I enjoyed his writing very much, and I look forward to meeting him in person.