Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
- Let's split up and look for Tom.
Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
- Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge a person by his looks.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
- Mobs broke into stores looking for food.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Tom Mary'nin yüzündeki görüntüye bakarak onun çok heyecanlı olduğunu söyleyebiliyordu.
- Tom could tell by the look on Mary's face that she was very excited.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
Kim genç ve seksi görünmek istemez ki?
- Who doesn't want to look young and sexy?
O daha genç görünmek istiyor.
- She wants to look younger.
O bana baktı ve gülümsedi.
- She looked at me and smiled.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
He spent his life looking for the truth.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... Sometimes when you look for information the ...
... We look for images that are duplicates. ...