Her zaman TV'nin karşısındasın.
- You're always in front of the TV.
Televizyonun karşısında daldı.
- She spaced out in front of the TV.
Evimin önünde bir göl var.
- There is a lake in front of my house.
Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Tom Mary'nin önüne koyduğu şeyi yer.
- Tom eats anything Mary puts in front of him.
Araba, binanın önüne park edildi.
- The car is parked in front of the building.
Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.