Onun davranışları sözleriyle tutarlı.
- Her behavior is consistent with her words.
O, Slav mitolojisinde Yunan veya Roma mitolojilerindeki gibi böyle tutarlı bir düzen olmadığını söyledi.
- He said, that the slavic mythology wasn't such a consistent system like greek or roman mythology.
Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
- Our company decided for consistent fees.
Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.
- Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.
- Sami consistently denied having an affair with Layla.