Karaciğer yemek sizin için iyi mi?
- Is eating liver good for you?
Çocuklar morino karaciğeri yağından nefret ederler.
- Children hate cod liver oil.
Ciğer yemek size iyi geliyor mu?
- Is eating liver good for you?
Ciğerli sosisli sandviçleri seviyorum.
- I love sandwiches with liverwurst.
Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.
- You must eat to live. You must not live to eat.
Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
- I would like to live in the quiet country.
Mars yaşayabileceğimiz geleceği parlak bir yer.
- Mars is a promising place where we may be able to live.
Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
- Mike has a friend who lives in Chicago.
Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
- No living thing could live without air.
Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
- Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
Mirketler Afrika'da yaşar.
- Meerkats live in Africa.
Kazada çok sayıda canlı kayboldu.
- Many lives were lost in the accident.
Kazadan kısa bir süre sonra orada canlı bir hayvan buldular.
- Soon after the accident they found a live animal there.
Bugünkü parti gerçekten hareketliydi, değil mi?
- Today's party was really lively, wasn't it?
Dün gece hareketli bir partimiz vardı.
- We had a lively party last night.
Futbol maçı öğleden sonra saat beş'te canlı yayınlanacak.
- The soccer game will be transmitted live at five p.m.
Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.
- A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
Dan radyoda canlı çaldı.
- Dan played live on the radio.
Burası Fadıl'ın oturmak istediği yerdir.
- This is where Fadil wanted to live.
Oturmak için bir yer arıyor.
- He is looking for a place to live.
Artık kıt kanaat geçinmek zorunda olmayacakları zamanı dört gözle bekliyorlardı.
- They looked forward to a time when they would no longer have to live from hand to mouth.
Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
- Tom just barely earns enough to live on.
Liverpool için ücret nedir?
- What's the fare to Liverpool?
Bizim evin önceki sahipleri Liverpool'a taşındı.
- The previous owners of our house moved to Liverpool.
Tom ve Mary yaşamlarının geri kalanını birlikte geçirmek istediler.
- Tom and Mary wanted to spend the rest of their lives together.
O hayat dolu bir kız.
- She is a lively girl.
O, hayat dolu bir genç adam.
- He is a lively young man.
liver transplant.
Seeing things on big screen somehow makes it seem liver.
liver salts.
a wicked liver may be reclaimed, and prove an honest man .
liver colour:.
liver pâté.
Say, this new information is not chopped liver.
chopped-liver sandwich.
He lives in LA, but he's staying here over the summer.
Use caution when working near live wires.
He'll be appearing live at the auditorium.
The post office will not ship live animals.
The concert was broadcast live by radio.
The station presented a live news program every evening.
I can't live in a world without you.
This night club has a live band on weekends.
Her memory lives in that song.
to live an idle or a useful life.
The air force practices dropping live bombs on the uninhabited island.
Tommy's blind was live, so he was given the option to raise.