Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.
- My little brother is watching TV.
Sana küçük bir şey getirdim.
- I've brought you a little something.
Onun başarılı olacağına dair ufak bir umut var.
- There is little hope that he will succeed.
Sana ufak bir hediyem var.
- I have a little present for you.
Onun az miktarda kazanma şansı vardır.
- There is little chance of his winning.
Üzerimdeki az miktarda parayı ona verdim.
- I gave her what little money I had with me.
Kanepede azıcık kestir.
- Take a little nap on the couch.
Sahip olduğum azıcık bilgiyi ona verdim.
- I gave her what little information I had.
Tom birazcık tart aldı.
- Tom got a little bit of pie.
Birazcık öğrenme tehlikeli bir şeydir.
- A little learning is a dangerous thing.
Bu genç adam ülkesi hakkında çok az şey biliyor.
- This young man knows little about his country.
Tom Mary'den muhtemelen sadece biraz daha genç.
- Tom is probably just a little younger than Mary.
Karıncaların yaşamını önemsiz sayma.
- Don't think little of the ants' lives.
Kısa bir süre için burada kalıyorum.
- I'm staying here for a little while.
Steroyu biraz kısar mısın?
- Would you turn down the stereo a little?
Ne yazık ki o bu değişiklikleri kabul etmek için biraz fazla dar görüşlüdür.
- Unfortunately he's a little too narrow-minded to accept these changes.
Anne kızlarına hemen hemen hiç bir şey söylemedi.
- The mother said little to the daughters.
Anne oğullarına hemen hemen hiç bir şey söylemedi.
- The mother said little to the sons.
Konuşmaya hazırlanmak için çok az zamanım vardı.
- I had little time to prepare the speech.
Boşa geçirecek çok az zamanımız var.
- We have little time to waste.
Onun az miktarda kazanma şansı vardır.
- There is little chance of his winning.
Üzerimdeki az miktarda parayı ona verdim.
- I gave her what little money I had with me.
We had very little to do.
She spoke little and listened less.
It's of little importance.
This is a little table.
In the forties, hurdy-gurdy men could still be heard in all those East Coast cities with strong Italian neighbourhoods: New York, Baltimore, Philadelphia and Boston. A visit to Baltimore's Little Italy at that time was like a trip to Italy itself.
That's the biggest little kid I've ever seen.
Dead flies cause the ointment of the apothecary to send forth a stinking savour: likewise a small act of folly unto him that is esteemed for wisdom and honour.
- As dead flies give perfume a bad smell, so a little folly outweighs wisdom and honor.
He's just a small-time thug, but if he had just a little more moxie, he could be a big-time boss.
- He's just a petty hooligan, but if he had just a little more initiative, he could be a major criminal leader.