Yenilenebilir enerji, küresel sıcaklık artışını sınırlamak için gereklidir.
- Renewable energy is essential for limiting the increase of the global temperature.
Brian kullandığı parayı kesinlikle sınırlamak niyetinde.
- Brian intends to strictly limit the money he uses.
Benim dil sınırlarım benim dünyamın sınırları anlamına gelir.
- The limits of my language mean the limits of my world.
Sınırlı kaynaklarımız var.
- We have limited resources.
Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
- Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
Bazı kısıtlamalar var.
- There are some limitations.
Polis onu yolun kenarına çektiği zaman hız limitinin üzerinde 50 ile gidiyordu.
- Tom was going 50 over the speed limit when the police pulled him over.
Hız limitinin otuz kilometre üzerinde gittiğim için bir polis tarafındn kenara çekildim.
- I was pulled over by a policeman for going thirty kilometers over the speed limit.
Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
Yaşın neden seni sınırlandırması gerektiğini anlamıyorum.
- I don't see why age should limit you.
Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
- Tom doesn't actually live within Boston city limits.
Tom sınırları zorlamayı sever.
- Tom likes to push the limits.
The limitlessness of the heavens awes us.
I'm limiting myself to two drinks tonight.
The sequence of reciprocals has zero as its limit.
Two drinks is my limit tonight.