Tom'u sevmekten başka çaren yok.
- You can't help but like Tom.
Onu sevmekten başka çaren yok.
- You can't help but like him.
Tom'u beğenmek zorundasın.
- You've got to like Tom.
İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
- People came to like her paintings.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Kız, sihir gibi kayboldu.
- The girl vanished like magic.
Ermiş falan değil o. Öyleymiş gibi duruyor sadece.
- He's not a saint. He just looks like one.
Sırası gelmişken, bu odada klimaya benzer bir şey yok. Onun sahip olduğu tek şey elle tutulan kağıt yelpaze.
- Incidentally, this room doesn't have anything like an air conditioner. All it has is a hand-held paper fan.
İkiz erkek kardeşler iki bezelye kadar benzer.
- The twin brothers are as like as two peas.
Oğlum adına özür dilemek istiyorum.
- I'd like to apologise on behalf of my son.
Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum.
- I'd like to wish my mom a happy birthday.
Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
- I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
New York, Chicago ve Boston gibi heyecan verici şehirleri ziyaret etmekten zevk alıyorum.
- I enjoy visiting exciting cities like New York, Chicago, and Boston.
Biraz kahve ister misin?
- Would you like some coffee?
Çay veya kahve ister misin?
- Would you like coffee or tea?
Oda sanki birisi sigara içiyormuş gibi kokuyordu.
- The room smelled like someone had been smoking.
Sanki o seni başka bir dünyaya çekecek.
- It feels like it's going to absorb you into another world.
Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim.
- I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.
Ben erkek kardeşime benzerim.
- I am like my brother.
Bu balık tutmak için iyi bir nokta gibi görünüyor.
- This looks like a good spot for fishing.
Bunu o şekilde tutmak istiyorum.
- I'd like to keep it that way.
Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür.
- True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.
Bütün renkleri eşit derecede severim.
- I like all the colors equally.
Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu.
- When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it.
Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
- Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
Sen ona bağırıyordun ve ben bundan hoşlanmıyorum.
- You were shouting at her and I don't like that.
Bağımsız olmayı severim.
- I like being independent.
Görünüşe göre Google o özelliği artık kullanmıyor.
- It looks like Google deprecated that functionality.
O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor!
- That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!
Sadece klasik müziği değil aynı zamanda jazzı da severim.
- I like not only classical music but also jazz.
O ve ben tesadüfen aynı tür müziği seviyoruz.
- It happened that she and I liked the same kind of music.
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Trafik kazalarının yağışlı günlerde meydana gelmesi olasıdır.
- Traffic accidents are likely to occur on rainy days.
Bu ceketi beğeniyorum. Onu deneyebilir miyim?
- I like this coat. May I try it on?
Yürüme şeklini beğeniyorum.
- I like the way you walk.
Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde
- I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness.
divint ye knaa, like?.
She was, like, sooooo happy.
These hamburgers taste like leather.
Tell me your likes and dislikes.
It seemed like you didn't care.
And you're like, no not in a million years, you're nasty please leave me alone..
His countenance likes me not.
We like to keep one around the office just in case.
And then he, like, got all angry and left the room.
And therefore it is the best way, if you like of it, to examine these taken from experiments touching the Earth, and then proceed to those of the other kind.
There are lots of birds like ducks and gulls in this park.
I really like Sandra but don't know how to tell her.
It was something the likes of which I had never seen before.
I like the Seattle Mariners this season.
He was so angry, like.
and this is not a sky, it is a Soul and living Face! Nothing liker the Temple of the Highest, bright with some real effulgence of the Highest, is seen in this world.
Every member of the family is as faithfully likenessed as the photographs, which were given to the artist from the hands of the General himself, have power to express.
Tom isn't likely to want to do that.
- Tom isn't likely to want to do that.
Tom is not very likely to want to do that.
- Tom isn't very likely to want to do that.