Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Onu o şekilde bırakmak ister misin?
- Do you want to leave it like that?
Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
- A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Bunun gibi bir şey bulmak istiyorum.
- I wanna find something like that.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Bütün öğretmenler böyle davranmaz.
- Not all teachers behave like that.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
- In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
- Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Hiç bunun gibi bir şey gördün mü?
- Have you ever seen anything like this?
Biz onu bu şekilde bırakamayız.
- We can't leave him like this.
Bunu bir daha asla bu şekilde yapma!
- Never ever do it like this again!
senin gibi birini istiyorum.
Senin gibi bir kız arıyorum.
- I've been looking for a girl like you.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... like that meerkat, the sentry up on the mound. ...
... MALCOLM GLADWELL: Like, that's not ...