Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor?
- What gives you the right to talk to me like that?
Bana o şekilde karşılık verme.
- Don't talk back to me like that.
Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı.
- Sami kidnapped something like a hundred women.
Bunun gibi bir şey bulmak istiyorum.
- I wanna find something like that.
Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
- We should make something like that.
Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
- I would never say anything like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
- I am interested in getting a hat like this.
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Tatoeba'ya bunun gibi bir cümle ekleyemem.
- I cannot add a sentence like this to Tatoeba.
Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.
- I've always known something like this might happen.
İncil bunu bu şekilde yazmıştır.
- The Bible has it written like this.
Bana asla bu şekilde davranmazdın.
- You never used to treat me like this.
Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
- We should make something like that.
Bunun gibi bir şey bulmak istiyorum.
- I wanna find something like that.
Aradığım şey böyle bir şey gibi görünüyor.
- What I'm looking for looks something like this.
Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
- We should make something like that.
Böyle konuşmak için aptal olmalı.
- He must be a fool to talk like that.
Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
- How dare you speak to me like that?
senin gibi birini istiyorum.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
- I never thought I would find a woman like you.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... But I kind of like something more active. ...
... It seems like something you'd really enjoy. ...