Tom ona umutsuzca âşık olmuştu.
- Tom had fallen desperately in love with her.
Umutsuzca intikamını almak istedi.
- She wanted desperately to get her vengeance.
Bir arabaya son derece ihtiyacım var.
- I desperately need a car.
Tom'un son derece bir tatile ihtiyacı var.
- Tom desperately needs a vacation.