Onun devasa bir iştahı vardır.
- She has a gigantic appetite.
Ülke eşsiz, görkemli ve devasa!
- The country is unique, magnificent and gigantic!
O, kocaman bir eve sahip.
- She owns a gigantic house.
Dev gibi bir kuş ona doğru uçarak geldi.
- A gigantic bird came flying toward him.
Onun dev gibi yapısı tarafından cüceleştim.
- I was dwarfed by his gigantic frame.