Sen hiç bir pürmüzle sigara yaktın mı?
- Have you ever lighted a cigarette with a blowtorch?
Tom onun kandillerini yaktı.
- Tom lighted his candles.
Lütfen gittiğinizde ışıkları kapatınız.
- Please turn out the lights when you leave.
Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
- While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
Burası okumak için yeterince aydınlık değil.
- It's not light enough in here to read.
Dışarısı hâlâ aydınlık.
- It is still light outside.
Sorumluluk omuzda hafiftir.
- The burden is light on the shoulder.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Güneş bizi ışık ve ısı verir.
- The sun gives us light and heat.
Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
- While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
Gözümde nursun ...ve başımda tacın.
- You're the light of my eyes ... and crown of my head.
Caddeler parlak bir biçimde aydınlatılmış.
- The streets are brightly lit.
Sahne her iki taraftan aydınlatılmıştı.
- The stage was lit from both sides.
İyi olması için pâte brisée ince ve dilimler hâlinde olmalıdır.
- To be good, pâte brisée should be light and flaky.
Yeni dizüstü bilgisayarım eskisinden daha ince ve daha hafif.
- My new laptop is thinner and lighter than my old one.
Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.
- It is better to light a candle than to curse the darkness.
Ben biraz daha erken çıksaydım, son treni yakalardım.
- If I had left a little earlier, I would have caught the last train.
Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.
- He lit another cigarette, but immediately put it out.
Çiti Tom'a açık yeşile boyattık.
- We had Tom paint the fence light green.
Daha açık bir renk tercih ederim.
- I prefer a lighter color.
Ben karanlıkta lamba anahtarını hissettim.
- I felt for the light switch in the dark.
Lambanın ışığı siste parıldıyordu.
- The light of the lamp glimmered in the fog.
O, soğuk olmasına rağmen ateşi yakmadı.
- Though it was cold, he didn't light the fire.
Sigaran ve ateşin var mı?
- Have you got a cigarette and a light?
Yükü hafifletmek zorundayız.
- We have to lighten the load.
Tom Mary'yi yanağından hafifçe öptü.
- Tom kissed Mary lightly on the cheek.
Tom Mary'nin kapısını hafifçe çaldı.
- Tom knocked lightly on Mary's door.
Bu ayakkabılar ışıklı.
- These shoes have lights in them.
Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
- What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
- Light waves travel through space and various kinds of materials.
Genellikle az eşya ile seyahat etmeye çalışırım.
- I usually try to travel light.
Tom sağ elinde yanan bir mum tutuyor.
- Tom is holding a lit candle in his right hand.
Tom boş odaya girdi ve hemen küllükte yanan bir sigara fark etti.
- Tom entered the empty room and immediately noticed a lit cigarette in the ashtray.
Tom biraz sarhoş hissetti.
- Tom felt a little woozy.
Tom 2.30'dan beri içki içiyor ve daha şimdiden biraz sarhoş.
- Tom has been drinking since 2:30 and is already a little drunk.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
- The square was illuminated by bright lights.
Okuma için parlak bir ışığınız var mı?
- Do you have a bright light for reading?
Karanlık pencereden gelen bir ışık pırıltısı vardı.
- There was a glimmer of light from the dark window.
Bu resmi çakmakla yak.
- Burn this picture with a lighter.
Lütfen bir mum yakın.
- Please light a candle.
Bir güneş tutulması ay güneş ışığını engellediği zaman olur.
- A solar eclipse is when the Moon blocks the light from the Sun.
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
- It can harm your eyes to read in the sun's light.
Ben karanlıkta lamba anahtarını hissettim.
- I felt for the light switch in the dark.
Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
- The red lamp lights up in case of danger.
Son zamanlarda eski Çin hakkında yeni gerçekler gün ışığına çıktı.
- New facts about ancient China have recently come to light.
Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
- Fadil's devastating fate finally came to light.
Işığı kapatmayı unutma.
- Don't forget to turn the light off.
Lütfen ışığı açar mısınız?
- Could you turn on the light please?
O evlenmek için biraz genç görünüyor.
- She looks a little young to get married.
Eğer iyi hissetmiyorsan, belki de yatakta biraz daha dinlenmelisin.
- If you aren't feeling well, maybe you should rest in bed a little longer.
Yataktan çıkmadan önce günün geriye kalanında ne yapacağım hakkında düşünerek biraz zaman harcarım.
- Before I get out of bed, I spend a little time thinking about what I'll be doing the rest of the day.
Tom, deniz feneri bekçisi ve yalnız bir hayat sürüyor.
- Tom is a lighthouse keeper and leads a lonely life.
Hâlâ deniz fenerine gitmek istiyor musun?
- Do you still want to go to the lighthouse?
Long after lay he musing at her mood, / Much grieu'd to thinke that gentle Dame so light, / For whose defence he was to shed his blood.
I made some light comment, and we moved on.
This artist clearly had a light, flowing touch.
I prefer to travel light.
She lit her last match.
Can you throw any light on this problem?.
Picasso was one of the leading lights of the cubist movement.
Now these notions are twofold, actions or habits , which are durable lights and notions, which we may use when we will.
The average length of a light on a 15x15 grid is 7 or 8.
She fell out of the window but luckily lit on her feet.
This light beer still gets you drunk if you have enough of it.
We took a light aircraft down to the city.
I lit upon a rare book in a second-hand bookseller's.
My bag was much lighter once I had dropped off the books.
... speak at zeitgeist as upset lighted I said I've ...