We have a leadership problem.
- Bir liderlik sorunumuz var.
The British would need strong leadership.
- İngiltere güçlü bir liderlik gerektirir.
She has been chosen to lead the team.
- O, takıma liderlik etmek için seçildi.
She has been chosen to lead the team.
- O, takıma liderlik etmek için seçildi.