Definition of li̇ft in English Turkish dictionary
- lift
- {f} havalanmak
- lift
- kaldırmak
Kutuyu kaldırmak için bütün gücüyle çabaladı.
- He tried with all his might to lift the box.
Onu kaldırmak için yeterince güçlüdür.
- He's strong enough to lift that.
- lift
- {i} asansör
O asansör çok gürültü yapıyor.
- That lift makes a lot of noise.
Annem asansörden korkar.
- My mother is afraid of lifts.
- lift
- {i} kaldırma
Numarayı çevirmeden önce alıcıyı kaldırmayı unuttum.
- I forgot to lift the receiver before dialing the number.
Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
- This desk was too heavy for Patty to lift.
- lift
- {f} yükseltmek
- lift
- (Spor) taşıma
- lift
- (Coğrafya) üst katman
- lift
- kaldırma mesafesi
- lift
- (Spor) tutma
- lift
- yükseliş
- lift
- çıkmak
- lift
- daha yüksek duruma getirmek
- lift
- havanın kaldırma kuvveti
- lift
- yükseltilmek
- lift
- {i} arabasına alma
- lift
- kaldırma kuvveti
- lift
- {f} kaldır
Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- He hurt his arm lifting so much weight.
Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
- Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
- lift
- araklamak
- lift
- yükseltme
- lift
- bitmek
- lift
- ortadan kaldırmak
- lift
- İİ.asansör
- lift
- dağılmak
- lift
- (başkasına değişli düşünce/yazı/vb.) çalmak
- lift
- son vermek
- lift
- (bulut/sis/vb.) yükselmek
- lift
- özüne mal etmek
- lift
- ferahlık
- lift
- neşe
- lift
- rahatlık
- lift
- yürütmek
- lift
- rahatlama duygusu
- lift
- parasız götürme/gitme
- lift
- {f} (kulakları) dikmek
- lift
- {f} (sis/duman) dağılmak
- lift
- kaldrış
- lift
- {i} yardım
Paketi kaldırmama yardım et.
- Help me lift the package.
Onlar buzdolabını kaldırmak için bana yardım ettiler.
- They gave me a hand to lift the fridge.
- lift
- (Askeri) KALDIRIŞ: Havanın kaldırıcı hassasından veya aerodinamik basınçtan ileri gelen yükseltici kuvvet; bir uçakta, kanatlar üzerindeki basıncın azalması dolayısıyla meydana gelen yükselme temayülü
- lift
- {f} kalkmak
- lift
- {f} k.dili. çalmak, yürütmek, aşırmak
- lift
- {f} yukarı kaldırmak
- lift
- {i} teleferik
- lift
- kaldırıcı
- lift
- (Askeri) (AIR LIFT) Havadan taşımak
- lift
- {f} topraktan çıkarmak
- lift
- yükselme
- lift
- {f} germek
- lift
- yükselmek
- lift
- kaldırmaya uğraşmak
- lift
- dili çalmak
- lift
- {i} 1. kaldırma, yükseltme
- lift
- {f} çalmak
- lift up
- yükseltmek
- lift a blockade
- ablukayı kaldırmak
- lift a finger
- (deyim) kılını bile kıpırdatmamak
- lift a finger
- (deyim) elini bile sürmemek
- lift a finger
- (deyim) parmağını bile oynatmamak
- lift a vehicle
- araç kaldırmak
- lift arm
- kaldırma kolu
- lift bellow
- kaldırma körüğü
- lift blockade
- ablukayı dağıtmak
- lift blockade
- ablukayı kaldırmak
- lift button
- asansör düğmesi
- lift chain
- kaldırma zinciri
- lift control
- kaldırma kontrolü
- lift detention
- (Kanun) tutukluluğu kaldırmak
- lift door
- asansör kapısı
- lift firing
- (Askeri) ateş kes! komutu
- lift force
- (Askeri) kaldırma kuvveti
- lift function
- kaldırma fonksiyonu
- lift gate
- ağırlıklı sürgülü kapak
- lift gate
- (Askeri) asansör kapısı
- lift iron
- kaldırma demiri
- lift joint
- (İnşaat) betonarme perde yatay eki
- lift joint
- (İnşaat) kademe derzi
- lift latch
- kalkar mandal
- lift off
- (Askeri) rampadan ayrılma
- lift one's head
- kafasını kaldırmak
- lift pass
- teleferik pasosu
- lift pump
- kaldırma pompası
- lift rail
- kaldırma rayı
- lift rail
- (Otomotiv) kapı cam dirseği
- lift slab
- (İnşaat) kaldırma döşeme
- lift stage
- (Tiyatro) asansörlü sahne
- lift station
- (Çevre) kaldırma istasyonu
- lift strap
- kaldırma kayışı
- lift the ban
- yasağı kaldırmak
- lift the burden
- yükü almak
- lift the siege
- kuşatmayı kaldırmak
- lift up
- refetmek
- lift up one's voice
- sesini yükseltmek
- lift up one's voice
- bağırmak
- lift weight
- ağırlık kaldırmak
- lift a ban
- bir yasağı kaldırmak
- lift and force pump
- emme basma tulumba
- lift bridge
- açılır köprü
- lift coefficient
- kaldırma katsayısı
- lift drag ratio
- kaldırma sürükleme oranı
- lift flap
- kaldırma flapı
- lift off
- kalkmak
- lift off
- havalanmak
- lift out
- dışarı kaldır
- lift pump
- emme tulumba
- lift shaft
- asansör kuyusu
- lift the embargo
- ambargoyu kaldırmak
- lift the immunity
- dokunulmazlığı kaldırmak
- lift up
- yükselt
- lift valve
- kaldırmalı valf
- lift weight
- ağırlık kaldır
- lift a bar bell
- bir bar can asansör
- lift a finger
- (deyim) Çok az şekilde çaba harcayıp, yardım etmek
- lift a finger
- (deyim) (Olumsuz cümlelerde) Parmağını kıpırdatmak
- lift a hand
- (deyim) Çok az şekilde çaba harcayıp, yardım etmek
- lift back
- geri asansör
- lift flap
- kaldırma flapi
- lift off
- (roket, uçak vs.) havalanmak, kalkmak
- lift off system
- sistem kapalı asansör
- lift off to
- off asansör
- lift one's spirits
- (deyim) Moralini düzeltmek/yükseltmek
- lift operator
- vinç operatörü
- lift rationing
- oranlaması asansör
- lift sex
- asansör seks
- lift so.'s hand
- asansör öyle. 'el s
- lift the arms forward
- kollarını ileri asansör
- lift the lid on
- (deyim) Açığa vurmak, gözler önüne sermek, meydana çıkarmak, ifşa etmek
You lifted the lid on the impact that mobile phones are having in developing countries.
- lift truck
- Küçük vinç
- lift up so.'s heel
- yukarı kaldırın böylece. 'topuk s
- lift up so.'s hirn
- yukarı kaldırın böylece. 'hirn s
- lift up so.'s voice
- yukarı kaldırın böylece. 'ses s
- lift weight
- asansör ağırlığı
- lift weights
- ağırlık kaldırmak
- lift with a beet lifter
- bir pancar hırsızı ile asansör
- lift-off
- havalanma
- lip-lift
- Dudak gerdirme (estetik ameliyatı)
- lift (conveyor)
- (İnşaat) asansör
- lift a ban
- yasağı kaldırmak
- lift down
- indirmek
- lift down
- alçaltmak
- lift fire
- (Askeri) YÜKSELİŞTE MESAFE UZATMAK: Bir silahın namlu ağzını yükselterek menzili uzatmak
- lift flap
- (Havacılık) kaldırma flabı
- lift of the ring rail
- (Tekstil) kurs hareketini ilerletme
- lift off
- (roket) havalanmak, kalkmak
- lift off
- (Askeri) RAMPADAN AYRILMA, RAMPADAN AYRILIŞ: Bir feza aracı veya bir füzenin rampadan yükseldiği andaki ilk hareketi
- lift platform truck
- (Askeri) VİNÇLİ PLATFORM KAMYON: Bak. "platform truck". LIGHT AMPLIFICATION BY STIMULATED EMISSION OF RADIATION (LASER): UYARILMIŞ IŞIMA YAYIMIYLA IŞIK YÜKSELTMESİ (HV.): Mütecanis ışıklı bir pals meydana getirmek için kullanılan cihaz. Adi ışık mütecanis (uygun) değildir; yani, hiçbir anlamı olmayan gelişigüzel hüzmeler yayar. Lazer cihazı, mütecanis bir ışık kaynağı vazifesi görür, çünkü enerjisini ışıktan alır, sonra bu ışığı başka bir frekans üzerinden yayar. Sentetik bir yakıt kırmızısının etrafına spiral bir gaz boşaltma tüpü geçirilmiştir; bu yakut kırmızısı ışıktan enerji aldığı zaman ayarlı bir kavite rezonatörü gibi çalışır. Yayınlanan ışık son derece dar (1 angstromdan az) bir band şeklindedir ve bir fotoelektrik flaşı gibi palslar verir
- lift the curtain
- esrar perdesini kaldırmak
- lift up
- yukarı kaldırmak
- lift up
- kaldırmak
- translational lift
- (Mimarlık) 1. Geçiş kaldırıcı kuvvet. 2. Sadece döner kanatlı hava araçları (helikopterler) için geçerli, kalkışın başında ve inişin sonunda karşılaşılan, geniş bir aerodinamiksel açıklaması olan kuvvetli titreşim
- lifter
- {i} halterci
Tom bir halterci gibi görünüyor.
- Tom looks like a weight lifter.
Tom bir halterci gibi görünüyordu.
- Tom looked like a weight lifter.
- scissor lift
- makaslı kaldırma
- chair lift
- koltuklu teleferik
- concrete lift
- (İnşaat) beton tabakası yüksekliği
- floor lift
- (Madencilik) taban kabarması
- fork lift
- (İnşaat) kaldıraç
- fork lift truck
- çatallı yükleyici
- fork lift truck
- forkliftli kamyon
- height of lift
- döküm yüksekliği
- lift
- lift
- lifted
- kalkık
- lifter
- yükseltici
- lifting
- kaldırarak
- lifting
- kaldıran
- lifting
- yükseltme
- opportune lift
- (Askeri) uygun nakliye
- auxiliary lift motor
- yardımcı kaldırma motoru
- centre of lift
- kaldırma merkezi
- chair lift
- telesiyej
- face-lift
- yüz gerdirme ameliyatı
- face-lift
- estetik ameliyat
- fork lift
- çatal kaldırıcı
- freight lift
- yük asansörü
- give sb a lift
- birisini arabasına almak
- hydraulic lift
- hidrolik kaldırıcı
- hydraulic lift
- hidrolik yük asansörü
- lifter
- sökme makinesi
- lifting
- {f} kaldır
Tom ağırlık kaldırıyor.
- Tom is lifting weights.
Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
- When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- lifting
- kaldırma
Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
- When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
Bu kutuyu kaldırmayı başarabilir misin?
- Can you manage lifting this box?
- not lift a finger
- parmağını bile kıpırdatmamak
- static lift
- statik kaldırma kuvveti
- vehicle lift
- taşıt asansörü
- air lift
- hava asansör
- give someone a lift
- Birisi asansör vermek
- give someone a lift
- Birini arabasına almak
- handicapped lift
- Engelli asansörü
- lift
- asansörü
- lift
- lifte
- sea lift
- deniz asansör
- stair lift
- merdiven asansörü
- static suction lift
- statik emme asansör
- tail lift
- kuyruk asansör
- lifter
- {i} hırsız
- lifter
- {i} vinç
- lifter
- (Tekstil) platin
- lifter
- {i} kaldırıcı
- lifter
- {i} yankesici
- lifter
- itici
- lifting
- {i} germe
- lifting
- (sıfat) kaldırma
- lifts
- (Mekanik) asansörler