Geç kalmasın diye ona hatırlatmak için aradık.
- We called to remind him lest he come late.
Başkalarını rahatsız etmemek için sessizce çalışın.
- Work quietly lest you disturb others.
Belki yağmur yağar diye şemsiyemi aldım.
- I took my umbrella lest it rain.
O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.
- She was anxious lest she might miss the train.
Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
- I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
- There is nothing concealed that will not be revealed.
Onun 100 dolardan az parası yok.
- He has not less than 100 dollars.
Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
- If it had not been for her help, you would never have done it.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
- Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.
Katiyen yapmayacaksın.
- You'll do nothing of the kind.
He won't go outside, lest he be eaten by those ravenous eagles.