Her face was stained with tears.
- Onun yüzü gözyaşlarıyla lekeliydi.
Salmonella outbreaks blemished spinach importers' reputation for running clean factories.
- Salmonella salgınları ıspanak ithalatçılarının temiz fabrika çalıştırma itibarını lekeledi.
There is yet one minor blemish.
- Henüz küçük bir leke var.
This fabric stains easily.
- Bu kumaş kolayca lekelenir.
My hands are stained with paint.
- Ellerim boya ile lekelendi.
The white spots on Saturn are believed to be powerful storms.
- Satürn üzerindeki beyaz lekelerin, güçlü fırtınalar olduklarına inanılır.
Tom has red spots all over his body.
- Tom'un vücudunun her yerinde kırmızı lekeler var.
There were blood spatters on the wall.
- Duvarda kan lekeleri vardı.
Dan found blood spatter on the wall.
- Dan duvarda kan lekesi buldu.
There were ink blots on the paper.
- Kağıtta mürekkep lekeleri vardı.
I got an ink blot on this form.
- Bu formda bir mürekkep lekesi yaptım.
Why do you like smearing China so much?
- Neden Çin'i bu kadar lekelemekten hoşlanıyorsun?