Ne kadar boş vakit bulursa o kadar mutlu olur.
- The more leisure he has, the happier he is.
Onlar tüm boş vakitlerinde ne yapıyorlar?
- What do they do with all their leisure time?
Onun spor için boş zamanı yok.
- He has no leisure for sport.
Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
- You can do it at your leisure.
Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler.
- During the bubble, people dreamt of a life of leisure.
Onun spor için boş zamanı yok.
- He has no leisure for sport.
Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım.
- I hunt elk in my leisure-time.
Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
Onlar tüm boş vakitlerinde ne yapıyorlar?
- What do they do with all their leisure time?
Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
- Sami was enjoying a leisurely life.
Zaman ayırmak için ne yapmalıyım?
- What should I do in order to spare time?
Boş zamanında ne yaparsın?
- What do you do in your spare time?
Boş zamanımda gitar çalarım.
- I play the guitar in my spare time.
Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.
- I often spend my leisure time listening to the radio.
O, boş zamanında ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor.
- She doesn't seem to know what to do with her leisure time.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Tom'un boş vakitlerinde ne yaptığını biliyor musunuz?
- Do you know what Tom does in his spare time?
This is why the mathematical arts were founded in Egypt; for there the priestly caste was allowed to be at leisure.
... and you don't have the leisure to follow and acquire ...