Hava, sudan hafiftir.
- Luft ist leichter als Wasser.
Bu problem kolayca çözülebilir.
- Dieses Problem lässt sich leicht lösen.
Herkes bunu kolayca yapabilir.
- Jeder kann es mit Leichtigkeit machen.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
- I'll do whatever I can to make it easy for you.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
- Translating this text will be very easy.
Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
- This book is so easy that a child can read it.
Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil.
- This English novel is not easy enough for you to read in a week.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde.
- My house is within easy reach of the station.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
Don't speak lightly of a true heart, which is all your own.
- Sprich nicht so leichtfertig von einem treuen Herzen, das ganz dir ergeben ist.
Angels can fly because they can take themselves lightly.
- Engel können fliegen, weil sie sich selbst leicht nehmen können.