Onun konferansları çok uzun.
- His lectures are very long.
Öğrencilerden çoğu profesörün konferanslarını hazırlarken daha fazla zaman harcaması gerektiğini hissettiler.
- Many of the students felt that the professor should have spent more time preparing his lectures.
Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Çok az sayıda kişi derse geldi.
- Few people came to the lecture.
Onun konferansları çok uzun.
- His lectures are very long.
Onun Waseda'daki son konferansı evi aşağı indirdi.
- His last lecture at Waseda brought down the house.
Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.
- I don't need to be lectured by you.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
... lectures in London, fascinating everyone from adults to children. And he would demonstrate ...