O, ayrılmak üzereydi.
- She was on the point of leaving.
Tom erken ayrılması için gayet iyi bir nedeni vardı.
- Tom had a perfectly good reason for leaving early.
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
O, üç gün içinde ayrılıyor.
- He is leaving in three days.
Son defa fincanı baş aşağı bırakma fikri neydi?
- What was the idea of leaving the cup upside down last time?
Tom okulu bırakmayı düşündü fakat onun aleyhinde karar verdi.
- Tom considered leaving school, but decided against it.
Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim.
- I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.
Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim.
- I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.
The leavings were thrown to the dogs.
The poor survive on the leavings of the rich and wasteful.