O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
- I was about to leave my house when she rang me up.
Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi.
- However, Lucy is about to leave her home.
Konuyu ona bırakmaktan başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitlemeden bırakmak onun dikkatsizliğiydi.
- It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.
O az önce izinli gitti.
- He's just gone on leave.
Tom izin için başvurdu.
- Tom applied for a leave of absence.
Onun işini terk etmek için karar verdiğini bilmiyordum.
- I didn't know he had decided to leave his job.
Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.
- Tom got an emergency call and had to leave work.
Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
- You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
- I chose to leave instead of staying behind.
Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
- The garden was covered with fallen leaves.
Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kızardı.
- The leaves of the trees in the garden have turned completely red.
Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.
- We had to leave for America on short notice.
Hareket etmek için hazır ol.
- Be prepared to leave.
Ayrılmayacaklar gibi görünüyor.
- It sounds like they're not going to leave.
Sonraki tren ne zaman ayrılacak?
- What time does the next train leave?
Ben yola çıkmak için hazır değildim.
- I wasn't ready to leave.
Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun?
- When will you be ready to leave?
O ayrılmak üzereyken vedalaştı.
- He said farewell as he was about to leave.
Onlarla kapıda vedalaştım.
- I took my leave of them at the gate.
Tom terketmek zorunda olacak.
- Tom is going to have to leave.
Tom terketmek zorunda kalacak.
- Tom will have to leave.
Tren kalkmak üzere. Acele et.
- The train's about to leave. Hurry up.
Cambridge treni 5. platformdan kalkmaktadır.
- The train for Cambridge leaves from Platform 5.
I think you'd better leave.
When he had leeft speakynge, he sayde vnto Simon: Cary vs into the depe, and lett slippe thy nette to make a draught.
I'll leave the car in the station so you can pick it up there.
I left the band.
Can't we just leave this to the experts?.
When my father died, he left me the house.
And by myssefortune Sir Bors smote Sir Launcelot thorow the shylde into the syde, and the speare brake and the hede leffte stylle in the syde.
I left the country and I left my wife.
I've been given three weeks' leave by my boss.
There's not much food left, we'd better go to the shops.