lead, direct; be at the front; go in a certain direction

listen to the pronunciation of lead, direct; be at the front; go in a certain direction
English - Turkish

Definition of lead, direct; be at the front; go in a certain direction in English Turkish dictionary

head
{i} baş

Korkunç derecede başım ağrıyor. - I have a bad headache.

O, baş ağrısından acı çekiyor. - He is suffering from a headache.

head
{i} konu başlığı
head
menba
head
başlık

Başlıkların okuyucunun ilgisini çekmesi gerekiyor. - Headlines are supposed to grab the reader's interest.

Tom genellikle sadece başlıkları okur. - Tom usually only reads the headlines.

head
başkanlığını yapmak
head
buhar basıncı
head
{f} başı çek
head
genel başkan
head
{f} (bir şeyin) başkanlığını yapmak/başkanı olmak: Who heads this outfit? Buranın başkanı kim?
head
{f} olgunlaşmak
head
{f} -in
head
{i} pınar başı
head
{s} baştaki
head
bir

Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi. - Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.

Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz. - Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.

head
{s} baş ile ilgili
head
{f} başında olmak
head
{i} şef, baş, başkan: the head of the math department matematik bölümü başkanı
head
{f} başı çekmek
head
{i} köpük
head
kafa,v.başı çek: n.baş
English - English
{f} head