Son zamanlarda eve erken geliyorsun, değil mi?
- You've been coming home early lately, haven't you?
Son zamanlarda Bay Kimura ile ilgili bir şey görmedim.
- I haven't seen anything of Mr Kimura lately.
Son günlerde tuhaf davranmaktaydı.
- She's been acting odd lately.
Son günlerde kendini nasıl hissediyorsun?
- How are you feeling lately?
Tom son dönemlerde burada bulunmadı.
- Tom hasn't been here lately.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry for being late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I'm so late.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
- Is a punishment for latecomers being considered?
Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
Kelly'nin son kitabı geçen hafta çıktı.
- Kelly's latest book appeared last week.
Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- Spring has come later this year compared with last year.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Derhal başlayalım; zaten geç oldu.
- Let's start at once; it's already late.
Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim.
- It was late, so I went home.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- He came late as usual.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
- Tom didn't mean to be so late.
Tom geç kalmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be late.
Tom, Mary'nin ölümünü o sabah daha sonra öğrendi.
- Tom learned about Mary's death later that morning.
Tom daha sonra ölü ilan edildi.
- Tom was later pronounced dead.
Rahmetli kocası kemancıydı.
- Her late husband was a violinist.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
- My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikmeden dolayı hepinizden özür dilerim.
- I am sorry to all of you for being late.
Gecikme ücreti ne kadar?
- How much is the late fee?
Birkaç gün sonra, Tom yeni bir iş buldu.
- A few days later, Tom found a new job.
Altı yıl sonra yeniden seçildi.
- He was re-elected six years later.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Son zamanlarda eve erken geliyorsun, değil mi?
- You've been coming home early lately, haven't you?
Geç kalmamak için erken ayrıldım.
- I left early so as not to be late.
She might take offense if some Johnny-come-lately thinks he can do a better job.
Lancaster bore him -- such a little town, / Such a great man. It doesn't see him often / Of late years, though he keeps the old homestead / And sends the children down there with their mother.
At about 11 pm one night in Corporation Street my watch were on van patrol and Yellow Watch were on lates as usual.
... a lot in the press lately as we think ...
... read. So that's what I've been reading lately. I'm sort of obsessed with history. ...