Tom yarışta sonuncu geldi.
- Tom came in last in the race.
Yarışta sonuncu başladım.
- I started last in the race.
Bu yeni plan kalıcı bir barış getirebilir.
- This new plan may bring a lasting peace.
Bu kitap onun üzerinde kalıcı bir izlenim bıraktı.
- This book left a lasting impression on her.
Son olarak o Amerika'ya gitti.
- Lastly, she went to America.
Devenin belini kıran son saman çöpü.
- The last straw breaks the camel's back.
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.
- Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year.
Esperantoda, sonuncusundan önceki hece daima vurgulanır.
- In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
Ben senin soyadını anlamadım.
- I didn't get your last name.
Soyadını nasıl yazarsın?
- How do you write your last name?
Son olarak ailemle birlikte Disneyland'a gittiğimden beri uzun zaman oldu.
- It has been so long since I last went to Disneyland with my family.
Tom son olarak vardı.
- Tom was the very last to arrive.
Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
- I had my driver's license renewed last month.
Yağmur bir hafta sürdü.
- The rain lasted a week.
Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.
- The war lasting for years impoverished the country.
Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı.
- Tom had a near death experience last summer.
Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.
- Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.
O, son kez yaptığından daha iyi yaptı.
- He has done better than last time.
Onu son kez gördüğümden beri Shelly gerçekten büyümüş.
- Shelly's really filled out since the last time I saw her.
Nihayet, çalışmayı sona erdirdiler.
- At last, they ceased working.
Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.
- At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Para onun istediği en son şeydir.
- Money is the last thing he wants.
Bu senin için yapabileceğim en son şeydir.
- This is the very last thing I can do for you.
Son birkaç gün ikimiz içinde son derece yoğundu
- The last few days have been terribly busy for both of us.
Ben son derece hızlı yürüdüğüm için son treni yakaladım.
- I caught the last train because I walked extremely quickly.
Only be good diplomacy will we lastingly establish peace.
The tonnage of the Duyfken of Harmensz's fleet is given as 25 and 30 lasten.
More rain is the last thing we need right now.
When we last met, he was based in Toronto.
Summer seems to last longer each year.
last but not least.
The party was last Tuesday; that is, not this yesterday, but eight days ago.
The last of wool is twelve sacks.
Last time we talked about this was in January.
I don't know how much longer we can last without reinforcements.
How is an in-your-face black leather thigh-high lace-up boot with a four-inch spike heel like a man's black calf lace-up oxford? They are both made on a last, the wood or plastic foot-shaped form that leather is stretched over and shaped to make a shoe.
The first will be the last.
- The first will be last.
The first will be last.
- The first will be the last.